22 Ağustos 2014 Cuma

KÖŞE Yazıları :))

 Algıda seçicilik denen bu olsa gerek. İnsan onca yazı, durum v.s. içinden kendini en çok ilgilendireni  hemen bulup seçiyor. Ben de yazının başlığını görünce kayıtsız kalamadım. 
Yazının tamamı çok güzel, her maddeninin altına imzamı atarım. Bence 50'li yaşlara gelince pek çogu kendiliğinden oluşup, gerçekleşiyor. Yaşadıklarımızdan edindiğimiz deneyimler, hayata bakış açımızı etkileyip değiştiriyor. Yani genel bir tanımla "olgunlaşıyoruz." 
 Bir arkadaşım -aynı yaştayız kendisiyle- yazıya yorum olarak; "yıllar önce 50 yaşına girmişim" diye yazmış. Onun tuzu kuru tabii, hiç kilo derdi olmadı ki. Benim de  kilo dışında diğerleri tamam zaten :))
  8. madde benim durumuma "cuk" oturuyor: "Sorun sağlık " kısmı öncelikli elbette. Yine de bir kadın kaç yaşında olursa olsun her zaman estetik kaygısı vardır.Yani sorun  hem  sağlık , hep  estetiktir.

Madde 8:
"... Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40'ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var... Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda... Fark etmez. Sorun "estetik" değil, sağlık. Fazla her kilo 50'lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü."

Benden bir öneri: Kilolarınızdan kurtulmak için 50'li yaşlarınızı beklemeyin  geç değil ama inanın  güç oluyor.


50 yaşından itibaren neleri bırakmalı
Hayat çok kısa. Ya da çok uzun. Nereden baktığınıza bağlı.
Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin.
Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok çok uzun ama yaşlandıkça feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 45 ile 49 arası bir göz kırpmalık mesafe sanki.
O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde "50'lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey" konulu bir yazı görünce, ilgilendim haliyle. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
1... Eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın. 
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. Son günlerin moda deyimiyle "affetmeyi öğrenin". Affedemiyorsanız, en azından "kayıtsız kalın". 
2... Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil.
3... Minnet duymama huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun doğum gününe, nişanına, nikahına kimlerin gelmediğine değil, kimlerin "geldiğine" odaklanın. Size kazık atanları değil, hoşluk yapanları "parlatın".
4... "Ümitsiz vaka" arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler. Gençken tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın. 
5... Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir "iş". Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.
6... Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.
"Karmaşık insanlar" ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz. Ama "kafası karışık insanlar" ilginç değildir. Hayatı çorbaya çevirmekten başka işe yaramazlar.
7... Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek. Daha da fazlasını isteyeceksin.
8... Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40'ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var... Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda... Fark etmez. Sorun "estetik" değil, sağlık. Fazla her kilo 50'lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9... Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe "evet" demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
10... Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da başlarsınız, kime ne? 
Orjinal yazı  Neslihan Acu

8 Ağustos 2014 Cuma

KÖŞE Yazıları!..

Bu gün aklımda böyle bir paylaşım yapmak yoktu. Ülkem gündemini işgal eden en önemli konu malum; Cumhurbaşkanlığı seçimi. Bu gündemin yan unsurları da adayların sarfettikleri sözler. Bunların neler olduğunu da gündemi izleyen herkes üç aşağı beş yukarı bilir.
Yılmaz Özdil'in köşe yazısını okuyunca not etmek istedim. Anlatığı hikaye beni çok etkiledi. Bu güzel ülkenin önce insan olduğunu unutmamış, farklılıklarını zenginlik olarak gören, özde bir, güzel insanlarının birlikte yazdıkları, benzer hikayeler o kadar çok ki.  

Yılmaz Özdil yazısını sonunda der ki:

"İnsan ol önce insan.
Soy sop değildir önemli olan."

Ben bu kadarını yazmış olayım. Yazının tamamını merak edip okumak isteyen olursa;  lütfen burayı tıklasın.