25 Mayıs 2014 Pazar

DARÜŞŞAFAKA, Sınav ve Soma

Bu gün "Miraç Kandili":  Güzel düşünmek, güzel görmek, güzel işlere aracı olmak için  en güzel günlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bütün insanların iyilik ve güzelliklerle buluşmasını dilerim.

Darüşşafaka her yıl annesi veya babası olmayan çocuklar için  bir sınav yapmaktadır. Başarılı olanlara ise ücretsiz olarak eğitim olanağı sağlamaktadır. Şimdi sınav başvurularını kabul ediyor.

 Son müracaat tarihi 28 Mayıs 2014.  Daha önce haberdar olup bu duyuruyu zamanında yapmak isterdim.  Ne yazık ki  geç haberim oldu. Yine de başvurmak isteyenler için 3 gün var. Sınav şartları ve gerekli olan belgeler  Darüşşafaka'nın web sitesinden öğrenilebilir.

'Soma' da babalarını kaybeden çocuklarımız, bu olanaktan yararlansalar, ne güzel olur' diye düşünürken aşağidaki haberi okudum ve çok sevindim. 

Darüşşafaka Cemiyetini bu girişiminden dolayı kutluyorum.


Darüşşafaka'dan Soma hamlesi

Darüşşafaka Lisesi, Soma faciasında yaşamını yitiren madencilerin çocukları için yardımda bulunmaya hazırlanıyor. Darüşşafaka Cemiyeti'nden yapılan açıklamada, "Tarihi boyunca ülkenin zor günlerinde yaraları sarmak için elinden gelen desteği veren Darüşşafaka, Soma'da yaşanan kazanın vahim boyutu ortaya çıktığı andan itibaren yaraların sarılabilmesi için neler yapabileceğimizi tartışmaya başladık" denildi.

Yazılı açıklamada ayrıca şu bilgilere yer verildi:
"Soma İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yanı sıra Manisa, Kütahya ve Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlükleri’yle bağlantı kurarak, baba kaybı olan ve Darüşşafaka'nın giriş koşullarını taşıyan öğrenciler hakkında bilgi talep edilmiş ve süreç takip altına alınmıştır. Bildiğiniz gibi bu yıl sınavımız 1 Haziran Pazar günü yapılacaktır. Soma'da babasını kaybeden 4. sınıf öğrencilerinin bu kadar taze bir acıyla 1 Haziran'daki sınavımıza katılabilmesinin olanaksızlığının farkındayız."
Açıklamaya göre, Darüşşafaka Cemiyeti'nin 20 Mayıs 2014 Salı günü yapılacak Yönetim Kurulu Toplantısı'nda Soma'da babasını yitiren ve Darüşşafaka Lisesi'ne giriş koşullarını taşıyan çocuklar için çözüm üretileceği de vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Darüşşafaka Cemiyeti olarak her zaman olduğu gibi Soma’da yaşamını yitiren vatandaşlarımızın geride kalan evlatlarına karşı, eğitimde fırsat eşitliği misyonumuz çerçevesinde üzerimize düşen ödevi yerine getireceğiz."
DARÜŞŞAFAKA'YA GİRİŞ SINAVI 1 HAZİRAN'DA
Babası veya annesi hayatta olmayan, maddi olanakları yetersiz, yetenekli çocuklara parasız ve yatılı eğitim fırsatı tanıyan Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın 2014 yılı sınav takvimi belirlendi. Buna göre; Darüşşafaka Giriş Sınavı’na başvurular 28 Mayıs 2014 Çarşamba günü sona erecek. Sınav, 1 Haziran Pazar günü saat 10.00’da 20 ilde yapılacak. Sınavda başarılı olan, mali durum araştırması ve sağlık kurulu kontrolünden geçen öğrenciler ortaokuldan üniversiteye ücretsiz kolej eğitimi alma hakkı elde ediyor.

23 Mayıs 2014 Cuma

SOMA, Yardım, Güven!..

Yardımlaşmak, insan olmanın önemli özelliklerinden biridir; şimdi de Soma'da ihtiyacı olanlara  ne yapabilirsek, ne kadar yapabilirsek yardım etmek istiyoruz.

Benim kişisel düşüncem ; yardım etmek de, yardıma aracı olmak da sorumluluk gerektirir.
Derdimiz sadece vicdanımızı rahatlatmaksa diyecek sözüm yok. 
Eğer yaptığımız yardımın sorumluluğunu taşıyorsak;
Sorgulamadan,
aracı olanlara güvenmeden,
yerine ulaşacağından emin olmadan,
inanmadan yardım etmeyelim. 

Doğru kişi ve kurumlar aracılığı ile,
doğru şekilde ve ihtiyaca yönelik biçimde yardım edelim.

Yardım etme ile ilgili yaşadığım bir deneyimden sonra güven duygumu yitirdim. Hele de aralık sürecinden sonra kime ve neye güveneceğimden hiç emin değilim.    
Beni ve bir çok kişiyi bu duruma düşürenlerin, bir gün hesabını vereceklerine olan inancım ile teselli olmaktayım.

Yıllar önce "Deniz Feneri" aracılıyla yardımda bulunmuştum. Sonrası malum, toplanan yardımların nerelere gittiğini ve bunu yapanların ne kadar ceza aldığını (almadığını) hep beraber gördük. 
Kandırılmış,  aldatılmış,  dolandırılmış olmak bir yana, yaptığım yardımın ihtiyaç sahibine ulaşmamış olması en büyük üzüntümdür. İşte o gün bu gündür ben, elimle vermeden , gözümle görmeden yardım etmiyorum. Bu benim seçimim!..

Aşağıdaki haber, yardım etmek isteyenlere bir uyarı niteliğinde:

'Tazminat' kurnazlığı

f57f42a93ec5fd9e_480x270

İktidar, Soma için toplanan yardımları zorunlu olarak ödemesi gereken maddi bedelden düşecek.
 301 işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetinin ardından, devletin Soma mağdurları için ödeyeceği tazminat da gündemde. Ancak bu konuda çarpıcı iddialar da var. Onlardan biri, devletin kamu eliyle toplanan maddi yardımları, Soma’da emekçi yakınlarını kaybeden aileler için ödeyeceği tazminattan düşecek olması. AKP iktidarının topluma bir an önce yardım toplanması için çağrıda bulunması ve bağışlar için bir devlet kurumu olan AFAD’ı adres göstermesi iddiaları güçlendiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün AKP grup toplantısındaki ifadeleri de bu açıdan önemli.
“Şehit yakınlarımızın yararlandıkları imkânlardan yararlanmaları için ne gerekirse yapıyoruz, yapacağız. Başbakanlık’ça Soma için bazı suiistimallerin önünü kesmek için, bunları engellemek için AFAD’ın açmış olduğu yardım kampanyasını başlattık. Birçok dernek hemen devreye girdi. Biz, burada bu işi dernekler vesaire belediyeler olmasın istiyoruz. Hepsini bu iş için kurulan AFAD’la yürütelim istedik. Sadece Soma’ya ait olmak üzere bu işi AFAD yürütecektir. Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay Bey de AFAD’ı bu noktada koordine edecektir. Hesap açılmıştır. Bütün yardımlar tek elde toplanacak. İhtiyaç sahiplerine ulaştırılacaktır.”
Erdoğan’ın bu sözleri onun, yardımları AFAD vasıtasıyla tek elde toplamak istediğinin açık bir kanıtı.
Bir Umut Derneği’nden, “Adalet Arayan İşçi Aileleri”nin gönüllü hukukçularından Erbay Yucak, konuyu şu sözlerle ele alıyor: “Van depreminin ardından da aynı şeyi yaptılar. Halkın eliyle toplanan yardımı tazminattan düştüler. Toplanan parayı da başka işlerde kullandılar. Mağdurlara sözüm ona ucuza ev verdiler. Ev paralarını da onlara ödettiler. Oysa ortada zaten mağdurlar adına toplanmış yüklü bir para vardı.”
Yucak, yardımlar konusunda halkın sağduyulu olması gerektiğine de şu sözlerle dikkat çekiyor: “Soma’da büyük mağduriyet yaşayan aileler için yardımların ivedi olarak değil, sakinlikle toplanmasını ve yönlendirilmesi daha uygun olacaktır. Bu uzun bir süreç. Doğru değerlendirmek gerekiyor. Oradaki insanların evleri yıkılmadı, bu yüzden ihtiyaçları çok farklı. Sorunlar uzun vadede ortaya çıkacak. Devlet zaten mağdurlara tazminat ödemek zorunda. Bu nedenle yapılacak yardımların doğru bir yere kanalize edilmesi önemli!”

Erk Acarer / Cumhuriyet  

 

20 Mayıs 2014 Salı

KÖŞE Yazıları!..

 Bu gün itibarıyle hergün okuyup beğendiğim köşe yazılarını "Köşe Yazıları" başlığı ile arada bir  blogumda paylaşmaya karar verdim. 
 Hem gündemi izlemek, hem de benim ifademin yetersiz kaldığı duygu ve düşüncelerimi yansıtan, sevdiğim yazarların yazılarını kaydetmek istiyorum.
Yazının sonunda yazarın adına "tık"layarak orjinal yazıya ulaşılabilir.

Kaderiniz Batsın!

“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, insanların nasıl öldüğüne bakın” der Albert Camus...
20 yaşındaki Berna, Adapazarı’ndaki evinin salonunda annesiyle oturuyordu.
Birden dışarıdan silah sesleri geldi. Pencereye çıktığı sırada bir kurşun alnına saplandı.
Berna oracıkta can verdi.
***
Silahı sıkan, 37 yaşında bir magandaydı.
Siteye arabasıyla dalıp “Ben dayıyım, ben katilim” diye rastgele ateş etmeye başlamıştı.O kurşunlardan biriydi Berna’ya saplanan... Adamı yakaladılar.
Emniyet’te
 gazeteciler, “Pişman mısın” diye sordu. Maganda, Soma’dan hatırladığımız bir cevap verdi:“Kazayla olan bir şey... Takdiri ilahi...”
***
“İlahi takdir”in suçlular için kutsal bir sığınak olması, tüm suçların günahının ona yıkılması, dindarları rahatsız etmiyor mu?Niye, “Göz göre göre cana kıymışsın işte...
Ne diye ilahiyatı
 karıştırıyorsun” demiyorlar?“Madende ağır ihmalden kaynaklanan katliama nasıl ‘fıtrat’ deyip geçeriz.
Maden kapısında
 bile ‘Önce tedbir, sonra tevekkül’ yazıyor” diye feryat etmiyorlar?“Fıtrat buysa, neden aynı deprem Japonya’da birkaç camı kırarken, Türkiye’de binlerce cana mal oluyor” diye sormuyorlar “Neden kader, ağlarını örmek için hep fukara topraklarını seçiyor” diye meraklanmıyorlar?
***
Bizim asırlık davamız, “kader”in yerine “akıl”ı koyma kavgası...
Aydınlığa sırtını dönmüş toplumlar, başına gelenleri “alın yazısı” sayarak dayanabiliyor acıya...
Ve böylece yönetilebiliyor
 kolayca...

Evinde oturduğu yerde kurşunlananı, “Vadesi gelmiş” diyerek defnediyor.
Madende alenen öldürülmüşken, “İşin doğasında var bu” diyene kanıyor.“Olacağı varmış. Kısmet buraya kadarmış” diyerek kabulleniyor haksızlıkları...
“İşin fıtratında bu yok, sizin tıynetinizde bu var” diye isyan etmiyor onu diri diri mezara gömenlere...
“Mukadderat” sayıyor, sineye çekiyor.
Tevekkül, suçluya sığınak, iktidara dayanak oluyor.
***
Türkiye’yi tanımak isteyen, nasıl öldüğümüze baksın.
Gelişmiş dünyada bebek ölüm hızı binde 6; Türkiye’de binde 17...
İsveç’teki bebeklerin alın yazısı neden bizimkilerden farklı Neden ortalama yaşam süresi Norveç’te 80 iken, Türkiye’de 71, Zambiya’da 37?
Neden Başbakan, Batı’daki maden kazalarına ancak 19. yüzyıldan örnek bulabiliyor?Kişi başına düşen milli gelir ile iş kazalarındaki kayıp sayısı arasındaki ters orantı, hangi alında yazılı?Okur-yazarlık arttıkça doğal afetlerde ölümlerin azalması, cehaletle felaketin tırmanması, hangi kaderle açıklanabilir?
Neden nükleer santral faciasından sonra Japon Başbakanı istifa ederken, kömür madeni faciasından sonra Türk Başbakanı bölgeye gidip yurttaşını tokatlayabiliyor?Kaderimiz mi?İnsani Gelişim Endeksi’nde Japonya 10., Türkiye 92. sırada olduğu için mi?
***
Aydınlanmadan geçmiş, akla dayalı, müreffeh toplumlar kaderini yenebiliyor.
İktidardan
 tokat yiyen ülkeler seviyesinden, aciz iktidarı tokatlayan toplumlarseviyesine yükseliyor.Biz, geçiş dönemindeyiz.

Tokadı yiye yiye atmayı öğreniyoruz.
“Kader” diyenlere, artık “Kaderiniz batsın” diyoruz.Bu kaderi değiştireceğiz; inanıyoruz.
17 Aralık’ı örtbas operasyonu
17 Aralık operasyonunun ilk anında hükümet ne yapacağını bilemedi.
Deliller
 sağlamdı; dinlemeler yasal...

Her şey ayan beyan ortaya çıkmıştı.
Hemen ertesi gün toparlandılar; operasyonu yürüten savcıların arasına iki savcı eklediler.
Biri, Ekrem Aydıner’di. “Skandal örtbas edilecek” diyenlere Başsavcılık cevapverdi:
“Katiyen. Soruşturma hızlansın diye iki savcı daha görevlendirdik.”
Yalandı. 6 hafta sonra, soruşturmayı yürüten savcılar, hem de iddianameyi tam bitirmek üzereyken görevden alındı.Dosya, heyete sonradan eklenen Ekrem Aydıner’e teslim edildi.
O günden beri, dosya rafa kalktı; ama yolsuzlukla suçlananlar rahata erdi.
Eski savcılar, Zarrab’ın mal varlığına konulan tedbirin kaldırılmasına itiraz etmişti.
29 Ocak’ta tedbir kaldırıldı. 28 Şubat’ta Zarrab salıverildi.
Geçen hafta da Soma faciasının tozu dumanı arasında Zarrab’ın yurtdışına çıkış yasağı -yine Aydıner tarafından- kaldırılıverdiAydıner göreve atandığında, CHP’li Sezgin TanrıkuluBaşbakan’a, Aydıner hakkında “menfaat temini ve mesleğin onuruna aykırı davranışlar” nedeniyle HSYK tarafından verilmiş bir kınama cezası olup olmadığını sormuştu.Hem o sorunun yanıtını merakla bekliyor, hem 17 Aralık örtbasının gidişatını ibretle izliyoruz.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

19 MAYIS!..

Bir haftadır, duygularım, düşüncelerim, aklım karmakarışık..
Benim için ve bir çok insan için;
Gördüklerim, duyduklarım, öğrendiklerim,anlaması ve inanılması olanaksız durumlar..
Söylenebilecek çok söz var, söylenen sözler bir o kadar da anlamsız...

 Atılan tokatlar... 
Vurulan tekmeler... 
"işin fıtratında var" diyen boşbakan...

 Evladını yitiren anaların,
 Babasını yitiren evlatların, 
 Evinin direğini yitiren kadınların acıları, çığlık olup yükselirken,
 düğünlere katılıp, kutlama mesajları yayınlamakta bir sakınca görmeyen "devlet büyükleri"... 

Gördük ki:

 DUYARSIZ
 İNSAFSIZ...
SAYGISIZ...
TERBİYESİZ...
UTANMAZ...
ARLANMAZ...
ANLAYIŞ YOKSUNU...   İnsanlar topluluğu olmuşuz...

Öfkeliyim...
Kızgınım...  
Çok çok üzgünüm... 
Bir şeyleri kutlamak gelmiyor içimden... 
Kutlamak değil; hatırlamak ve unutmamak zamanıdır;

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

NOT:Yukarıdaki "Bir şeyleri kutlamak gelmiyor içimden... 
Kutlamak değil; hatırlamak ve unutmamak zamanıdır" sözlerimin yeterince açık olmadığını farkettim.Bu nedenle güncelleme yapma gereği duyarak aşağıdaki açıklamayı ekliyorum:
Her gün gençlerini yitiren bir ülkede, gençlere armağan edilmiş, bayram sevinciyle kutlanması gereken bu günde, sevinçlerimizi kursağımızda bırakan acıları bir daha yaşamamayı dilemek yeterli değildir.
19 Mayıs 1919' da başlatılan mücadeleyi ve kahramanlarını minnetle anmak ve hatırlamak, verilen mücadeleyi anlamak özellikle bu günlerde önemlidir, şarttır. Ne yazık ki bayram coşkusu ve sevinci içinde kutlama yapmak mümkün değildir.
Yaşanan acıları ise unutmamak ve daima hatırlamak gerekir ki bir daha yaşanmaması için gösterilen çabalar sürdürülür ve sürekli olur umarım!









11 Mayıs 2014 Pazar

TAG'landim, Tag'ladim,

                

Sen de Tag'lar misin?

 

       
     Blogdasim aycn_hayata dair tag yapmis, Şule'yi de eklemis, sagolsun Şule m de beni eklemiş, bana da zevkle cevaplamak dustu. Darisi asagida tag'ladigim arkadaslarimin basina:))                                       

                                                       


                                                               1) Telefonun nerede?
      Evin içinde bir yerlerde

2) Partnerin?
Çook seviyorum!

3) Saclarin?
Koyu kumral ve kısa

4) Annen?
Canım o!..Bugün elini öptüm.

5) Baban?
Toprağı bol olsun!
Onu çok özlüyorum.

6) En sevdigin esya?
Kol saatim:)

7) En son gördügün rüya?
 Genellikle hatirlamiyorum

8) Hayalindeki araba?
Ayağımı yerden kessin de... ;)

9) Icinde bulundugun oda?
Salon

10) Korkun?
Sevdiklerimi kaybetmek.

11) On sene icinde ne olmak istiyorsun?
Hala bir baltaya sap olma ümidim var:)) 

12) Sen ne degilsin?
Doyumsuz, mutsuz.

13) En son yaptigin sey?
Anne'leri ziyaret.

14) Uzerinde ne var?
... neeyse:)) Ev kıyafeti.

15) Senin hayatin?
Tam da olması gerektiği gibi.

16)Moralin?
Çok iyi.

17) Su an ne dusunuyorsun?
Kızımı.

18) Senin bilgisayarin?
Toshiba

19) Bira?
Bütün yiyecek ve içecekler gibi ölçülü tüketilmeli;)

20) Ask?
 "Ey canımın sahibi Yar! Sen benimle olduktan sonra kaybettiklerimin ne önemi var." (Mevlana)

Ben de sevgili blogger arkadaslarima gönderiyorum ;

Hepsini sevgiyle selamlayip bloglar arasi trafigi artiracak bu islemi,
baska arkadaslarina da yapmalarini rica ediyorum.
Sevgi ve saglicakla kalin . 
AYRICA  
Bütün annelere "kuzucuklarıyla" beraber, hep "anneler günü" gibi geçen  günler dilerim!..